Erdoğan ve Putin Çin'de görüştü
- murat kose
- 2 Eyl
- 4 dakikada okunur
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Çin'in Tiencin kentinde görüştü.
Putin görüşmenin basına açık kısmında, "Enerji ortaklığımız stratejik. Rusya, kesinti olmadan Karadeniz üzerinden Türkiye'ye gaz sağlıyor" dedi ve Rus lider, Erdoğan'a Ukrayna krizini çözmedeki diplomatik ve siyasi katkıları için teşekkür etti.
Erdoğan ise Putin'e, "Sizi Türkiye'de davet etme arzumuzu biliyorsunuz. Davetim bakidir. En kısa sürede sizi ülkemizde bekliyoruz. Aramızda güvene dayalı samimi bir ilişki var. İlişkilerimiz konjoktürel sınamalardan etkilenmeden ilerliyor" dedi.
Görüşme, Rusya-Ukrayna savaşının sonlandırılmasına dönük umutların söndüğü bir dönemde gerçekleşti.

Görüşmeye Erdoğan ve Putin'in yanı sıra Türkiye ve Rusya'nın dışişleri bakanları Hakan Fidan ve Sergey Lavrov da katıldı.
Erdoğan ve Putin en son 23 Ekim 2024'te Rusya'nın Kazan kentinde yapılan BRICS Zirvesi'nde yüz yüze görüşmüşlerdi.
Sık sık telefonla görüşen iki lider, en son 20 Ağustos günü Putin ve ABD Başkanı Donald Trump arasında gerçekleşen Alaska Zirvesi'nin sonuçlarını ele almışlardı.
Tiencin'deki görüşmenin de en önemli maddesinin Rusya-Ukrayna arasında 24 Şubat 2022'den bu yana süren savaşın sonlandırılması olması bekleniyordu.
Putin'in danışmanı Yuri Uşakov, Rus basınına yaptığı bilgilendirmede, Erdoğan-Putin görüşmesinde bu konunun gündem maddeleri arasında olduğunu söylemişti.
ABD Başkanı Trump, önce 15 Ağustos'ta Putin ile Alaska'da sonra da Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ve önde gelen Avrupalı liderlerle 18 Ağustos'ta Beyaz Saray'da görüşmüştü.
Trump, Rusya ve Ukrayna liderlerini bir-iki hafta içerisinde bir araya getirmeyi planladığını söylemişti.
Ancak aradan geçen sürede, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırılarının şiddetlenmesi ve Kremlin'den Zelenskiy ile planlanan bir görüşme olmadığı açıklamaları, savaşın sonlanmasına ilişkin ümitleri azalttı.
Türkiye barış masasının kurulmasında ısrarlı
Erdoğan-Putin görüşmesinin böyle bir ortamda gerçekleşmesi, üretebileceği sonuçlar açısından çok da iyimser olunmasını engelleyen bir gelişme olarak değerlendiriliyor.
Türkiye, savaşın başladığı günden itibaren NATO müttefiklerine göre daha farklı bir politika izlemiş ve barışın sağlanması için her iki tarafla etkin diyalog içinde olmaya özen göstermişti.
Dışişleri Bakanı Fidan, geçen hafta bir televizyon röportajında, Türkiye'nin Beyaz Saray'a giden Avrupalı ülkeler arasında yer almamasına ilişkin eleştirilere şöyle yanıt vermişti:
"Alaska'da Sayın Trump, Sayın Putin'le buluştu, Washington'da Avrupalılarla ve Ukraynalılarla buluştu. Bu şu demektir: Trump savaşan taraflarla biraraya geliyor. Biz savaşın bir tarafı değiliz. Yani ne Alaska'daki masada olmalıyız, ne Washington'daki masada."
Fidan, aynı röportajda, Türkiye'nin barış için hala ümitli olduğunu da söylemişti.
Erdoğan'ın da Putin ile görüşmesinde Türkiye'nin bu süreçte tarafların farklılıklarının giderilmesi ve kalıcı barış anlaşmasına varılması için katkı vermeye devam edeceğini aktarması öngörülüyor.
Erdoğan, hemen her konuşmasında, Türkiye'nin liderler seviyesinde bir görüşme yapmaları için ev sahipliği yapmaya hazır olduğunu da vurguluyor.
Güvenlik garantilerinde Türkiye 'kilit aktör'
Rusya ve Ukrayna arasında olası bir barış anlaşmasının geniş bir güvenlik garantileri paketini içermesi öngörülüyor. Bu güvenlik garantilerinin nasıl şekilleneceği ise Rusya ile Batı arasında sorun oluşturmaya devam ediyor.
Dışişleri Bakanı Fidan, aynı röportajda, güvenlik garantileri konusunda Türkiye'nin "kilit aktör" konumunda olduğunu vurguladı.
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile geçen hafta telefonda bu konuyu görüştüğünü anlatan Fidan, "Bizim dışımızda bir tartışmanın olması ve daha sonra bizimle bir şey paylaşılması bizim benimsediğimiz bir şey değil" dedi ve şöyle devam etti:
"Eğer bizim daha sonra belli bir yerde fayda üretmemiz istenecekse, fonksiyonel olmamız istenecekse, bizim baştan itibaren bu tartışmaların içerisinde nitelikli olarak olmamız gerekiyor."
Erdoğan-Putin görüşmesinde de bu konunun ele alınması, Rusya'nın güvenlik garantileri konusunu nasıl algıladığının Türkiye tarafından daha iyi anlaşılması açısından önemli görülüyor.
Türkiye'nin savaş sonrası süreçte Karadeniz'in güvenliği konusunda liderlik edeceği, taraflar arasında bir anlaşma olması durumunda da olası bir barışı koruma misyonuna katılım sağlayabileceği Ankara'da yapılan değerlendirmeler arasında.
Ortadoğu da gündemde
Uşakov'un bilgilendirmesine göre Erdoğan ve Putin, küresel gelişmeler ve Ortadoğu'daki süreçleri de ele alacaklar. İki liderin, İsrail'in Gazze'ye dönük artan saldırıları ve insani krizin yanı sıra Suriye'deki gelişmeleri de değerlendirmeleri bekleniyor.
Türkiye, uluslararası toplumun İsrail üzerindeki baskıyı artırması gerektiğini vurguluyor. Rusya da Türkiye gibi İsrail'in Gazze'yi tamamen işgal etme ve Filistinlileri göç etmeye zorlamasına karşı.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi üyelerinden Rusya, ABD'nin tutumu nedeniyle İsrail'e karşı Güvenlik Konseyi'nden etkin kararların alınamadığını kaydediyor.
Erdoğan ve Putin'in Suriye'deki son gelişmeleri de ele almaları bekleniyor. Rusya, 8 Aralık 2024'te Beşar Esad yönetiminin devrilmesinin ardından bu ülkedeki varlığını ve ağırlığını yitirdi. Geçiş dönemi lideri Ahmed Şara yönetimi ile temas kuran Moskova, Şam ile ilişkilerde yeni bir sayfa açma hazırlığında.
Ankara'nın Şam yönetimi ile yakın ilişkisi de bu açıdan önemli bir unsur olarak değerlendiriliyor.
Türkiye açısından en önemli konulardan biri de omurgasını Kürt Halk Savunma Birlikleri'nin (YPG) oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) Şam yönetimi ile 10 Mart'ta yaptığı entegrasyon anlaşmasına tam ve eksiksiz uyması.
Erdoğan'ın Putin ile görüşmesinde, Suriye'nin toprak bütünlüğü ve egemenliğinin korunmasına ilişkin duyarlılığı aktarması ve bu konuda Rusya'nın da desteğini istemesi bekleniyor.
Enerji ve ticari ilişkiler yaptırımlardan etkilendi
İki liderin, başta enerji ve ticaret olmak üzere Türkiye-Rusya ikili ilişkilerini de ele almaları öngörülüyor.
Enerji işbirliği kapsamında Rusya'nın Rosatom şirketinin Mersin'de inşa ettiği Akkuyu Nükleer santrali en önemli proje olarak görülüyor. Ancak Rusya'ya uygulanan yaptırımlar nedeniyle projede yaşanan aksaklıklar projenin gecikmesine neden oluyor. Türk yetkililer, Akkuyu'nun ilk ünitesinin bir yıl içinde çalışmasının beklendiğini kaydediyorlar.
Erdoğan ve Putin'in bu sorunların aşılmasının yanı sıra Botaş ile Gazprom arasında bir süredir devam eden işbirliği görüşmelerini de değerlendirmeleri bekleniyor.
Türkiye, enerji ithalatının yüzde 49'unu Rusya'dan yapıyor.
Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Haziran ayında yaptığı bir açıklamada, Türk-Rus ticari ilişkilerinin önemini anlatırken, "Rusya'nın da Türkiye'ye yaptığı ihracatın yaklaşık yüzde 73'ünü enerji ürünleri oluşturuyor. Bu nedenle, damarlarımızdaki kan gibi ekonominin adeta hayat damarı olan enerji konusunda Türkiye-Rusya ilişkileri büyük önem taşıyor" ifadelerini kullandı.
Ancak Rusya'ya uygulanan yaptırımlar ve Türk bankalarının ABD yaptırımlarına maruz kalmamak için Rus bankalarıyla iş yapmaktan çekinmeleri, Moskova'nın dile getirdiği olumsuzluklar arasında.
Rusya'nın eski Ankara Büyükelçisi Aleksey Erkhov, geçen aylarda Türk basınına yaptığı bir açıklamada, iki ülke ticaret hacminin savaşın başladığı 2022'de 56,5 milyar dolar kadar olduğunu ancak bu rakamın yaptırımlar nedeniyle 2023'te 52,5 milyar dolara gerilediğini kaydetmişti.
Erkhov, Türk bankalarının yaptırımlar konusunda "aşırı itaatkar" olmasından kaynaklanan sorunların olduğunu da söylemişti.
Erdoğan ve Putin arasındaki görüşmede de bu konuların ele alınması, ticaretin 100 milyar dolara çıkarılması hedefinin yerine getirilmesi için atılması gereken adımları ele almaları bekleniyor.
Kaynak: BBC


